Yollar, yıllar, eski bir kentin sokaklarında lambaları yanan evler, sabahın ayazında karın üzerinde kalan ayak izleri, bunlardan geri ne kaldı ki ?
Her şey değişmiyor mu zamanla ? Herkes gitmiyor mu herkesten ? Bütün gelmeler zaten gitmek için değil mi ? Duygular çoğalıyor onu her gördüğünde, duygular azalıyor araya giren her mesafede.. Zaman uzadıkça özlemler anlamsızlaşmaya başlıyor.. Tutup yakalaya bileceğini düşündüğün, varlığını hissettiğin sevgi ' yok olabiliyor' ansızın. Nefes alırken her şey ne kadar netliğe yakın geliyor oysa ki nefes almayana da bağlı kalınıyor mu ki kalpten ?
Sevgi bağının faklı bir tanımını dile getiriyor şairin biri;
' pamuk ipliği ' gibi diyor üstad.. Her an kopacak gibi gözükse de nefrete 5 kala ince bir çizgi gibi düşünün diyor.. Sevginin sesi olsaydı eğer kulakları sağır edebilirdi. Zaman geçse de küllerinden yeniden doğabilirdi.. Hayat böyle işte; yaşamak isterken ölümü düşünür, öldüğünde de yaşamanın tadını bilmek ister insanoğlu. Bazen yaşamak ölümden daha ağır gelebiliyor insana.. Bir kalp bazen iki kişilik atabiliyor.. Bazen bir beden de iki kişi yaşayabiliyor, yaşamak zorunda kalıyor..
Hadi nerede o sıcak kahveler; hikaye başlıyor...
Birbirini her şeyden çok seven iki genç aşık varmış karlar ülkesinin birinde.. Kızın bakışları insanı küle çevirirmiş. Delikanlının gücü mevsimleri değiştirirmiş. Bu iki birbirini çok seven aşıklar bir araya geldiğinde; güneş batmamak için direnir, ay geceyi gündüze çevirirmiş.. Adeta evren onların bir arada olması için her şeyi yaparmış. Derken bir gün delikanlı bir hataya düşmüş. Yüreği ürkek bir ceylan kadar narin kızı çok üzmüş. Delikanlının yağtığı hatayı bir türlü affedemiyormuş. Uzaklaşmış sevdiğinden.. Günler günleri kovalamış.. Aylar ayları, yıllar yılları... Delikanlı ne yaparsa yapsın ikna edememiş genç kızı. Ve şehirden ayrılmaya karar verip askere gitmiş.. Kız da delikanlıdan uzaklaşmak için başka biriyle nişanlanmış.. Delikanlı, o gece bir rüya görmüş. Rüyasında kalbinden vuruluyormuş. Masal bu ya işte; genç kız da aynı gece o rüyayı görmüş.. Ertesi gün delikanlı her şeyi anlatan bir mektup yazıp, silah arkadaşına bırakıp vasiyet etmiş. Delikanlı; ' olur da bir gün buralardan gidersem, ona olan sevgime hiçbir zaman ihanet etmediğimi bilsin isterim' demiş..
Ve bana düşen bu hikayeyi gereken yerlere ulaştırmak oldu... Hayatta istediği son şey; sana son bir kez bırakmayacak gibi sarılmaktı... Artık AFFET...
Umarım yattığın yer sıcaktır kardeşim, umarım son dileğini yerine getire bilmişimdir. Ruhun huzur bulsun Şehit kardeşim...
İşte arkadaşlar; şuan bütün hikayeler, sözler, duygular anlamsız kalıyor. Karşımıza çıkan tek gerçekle baş başa kalıyoruz; ÖLÜM...
İfade ettiği duygunun ve acının tarifi yok .. Masallar diyarından acı gerçeklere geri dönüyoruz..
Hey Sen delikanlı; neden erteliyorsun ki hissettiğin duyguyu anlatmak için ?
Hey Sen güzel kız; neden kaçıyorsun ki kalbinin hızlı atmasına sebep olanları anlatmak için ?
ERTELEMEYİN; hissinizi, sözlerinizi ve en önemlisi sevginizi ve kendinizi...
Şimdi imkanınız varsa arayın; sadece sesini duymak için ya da gözlerinin içine bakın ve sıkıca sarılın..
Gidenlere ya da geride kalanlara; yaşananlara ya da yarım kalan bütün duygulara gelsin bu söz ;
" İyi ki vardın, İyi ki varsın, İyi ki var olacaksın içimde !"
NOT: İki dudağınızın arasından çıkan bir " Hoşça Kal ' a sığdırmayın sevginizi ! " diye avazı çıktığı kadar bağırdı André, yerle bir olmuş şehre sırtını dönüp....