31 Mayıs 2019 Cuma

DEĞER






       'İnsan zamanı durdurmak istediği yere aittir ' diye bir replik yazıyor senaristin biri. Peki, sen olsaydın nerede durdurmak isterdin zamanı ?

       Bir gece yarısı gökteki yıldızlara bakarak içinden geçirdiğin düşüncede mi ? Denize bakarken kulağına gelen dalgaların melodik sesinde mi ? Ağlayan bir çocuğun çığlıkları havayı yırtarken, gözünden düşen gözyaşı damlasında mı ? Çok sevdiğin bir şarkının nakaratını söylerken, aldığın nefesin genzini yaktığı an'da mı ? 
      
       Bazı şeyler öyle olmuyor işte.. Her şeyin sorumlusu ilan ettiğimiz zamanı suçlarken, vicdan rahatlatma çabaları anlamsız kalmıyor mu sizce de ?

       Uyuma isteği ve uyuyamama haliyeti ruhiyesi bedeninde hükmediyor... Milyonlarca belki de milyarlarca düşünce geçiyor aklının köşesinden. Keşke'ler, belki'ler... Belkiler belirsiz elbette.. Daha zamanı gelmemiş yaşanacakların ama benliğine en çok koyan şey; geri alamadığın zamanın içinde kaybolup giden keşkeler oluyor, biliyorum... Anlamsızlıklar içinde anlamlar aramak.. Kişiye, nesneye, duruma, olmayan ya da olması muhtemel olup da olamayan şeylere anlamlar yüklemek ne saçma... Pişmanlık duyacağını bildiğin halde değer vermeyi denemek ve verdiğin değerin kıymetsiz kalacağını karşında ki kişinin bunu hiçbir zaman bir lütuf gibi görmeyip, buna mecburmuşsun gibi davranıp, kalbini parçalara ayırıp, seni kırıp dökmesini normal bir şey oluyor gibi kendine kabullendirmen gerçeği... Seni en çok da  bu yaralayıp, yıpratmıyor mu söylesene !?

        Bu kadar şey içinde bir de uykusuzluk illeti sarmıyor mu bedeni, işte film burada kopuyor.. Şairlere şiirler yazdıran dertler, biz yazarları uykusuz gecelere itiyor.. Bir şey düşünmeden uyumak; hiç gerçekleşmeyen çelişki.. Kendini sorgulama evresinden sonraki aşama 'mutluluk' kelimesinin ne olduğunu düşünme anı..

       Mutluluk ne ola ki ?

      Birini sevmek, biri tarafından sevilmek gibi kavramlar değildir, yani umarım.. Mutluluk; bir kuşun kanat çırpışı, Ay'ın denizde oluşturduğu yakamoz ya da geçip giden bir trenin siren sesi.. O zaman mutluluk kişiye göre değişkenlik gösteren bir kavramdır, diye bilir miyiz ? Ya da bizim için anlamlı olan ve kalbimizin atış hızını bir tık artıran 'şey'olabilir mi ?

      Kısaca; mutluluk ne ola ki ? 

     Mutluluk denilen kavram kişiye, nesneye ya da zamana bağlı değildir diyor Şair. Mutluluk kendi içindedir. Bazen fonda çalan bir şarkı nakaratında, bazen başını okşadığın bir  köpeğin minnet dolu bakışında, bazen de kocaman sımsıkı bir sarılışta.. Nasıl görmek istiyorsan öyle bakmalısın hayata...

     Bir insan size vakit ayırmak için çaba gösteriyor, sizin için bir şeyler yapıyorsa görmezden gelmeyin.. Bakış açınızı değiştirin. Emin olun ki kimse kaybedeceği bir şey için çaba göstermez/ savaşmaz..

    Kazanmak istiyorsanız savaşmalı,
    Mutlu olmak istiyorsanız güzel bakmalı,
    Değerli hissetmek istiyorsanız ; size verilen değerin kıymetini bilmelisiniz.. 
    İşte insanı en çok yoran şey; emeğinin karşılığını bulamamasıdır. İnsanları hayal kırıklığına uğratmayın, kalplerimizi yormayın...


NOT: Artık değer verdiğim şeylerin kıymetini bilmeyenler için zamanım kalmadı. Artık hayalim seninle, kalbin benimle olacak. Beni kaybettin.. Şimdi senin için bu rüyadan uyanma vakti, hadi KALK ! 
Dedi ve uçurumdan kendini kocaman bir boşluğa bıraktı André...  

             

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder