6 Kasım 2018 Salı

ATEŞ



   İnsan yakacağını bildiği halde eliyle tutar mı ateşi ? Ben tuttum, buyurun cenaze namazıma. Korkarak yaklaştığım sessizliğe sarıldım, sarılmak zorunda bırakıldım. Yolunda giderken her şey, bir rüyadan uyandım. Müsaadenle dedim, bu şarkıların hepsi sana yazılmış olmamalı.. Güvenmek, inanmak ve sevgi kelimelerinin vücut bulmuş hali Sen olmalısın diye düşünürken, beni bu uçuruma nasıl ittin de gittin ? Gözümü kapatıp, sırtımı yasladığım dağ yerle bir oldu galiba... 


  İnsanı yerle bir eden, birinin gidişi değil aslında. Verdiği değerin karşılığını bulamaması. Korkularımı yenmemi sağlayan, tekrar bir şeylere inanmamı sağlayan nedenler, şimdi tek tek yok mu oluyor ? Teselli aramanın faydası yok. Liman kendini yakıyorsa, küçük balıkçı teknesi kime tutunsun bundan sonra ?...



   Hadi size yeni bir hikaye anlatayım... Kahveleri hazırlayın... Ama çok sıcak olmasın, kalbiniz birazdan zaten yanacak...

   Ateş, ilk keşfedildiğinde yeni bir devir başlamış. Çoğu şey onun varlığına bağlanmış. Ama kimse ateşe neden bu kadar sıcak ve yakıcı olduğunu sormamış.. Aslında ateşte sebebini istese de anlatamamış.. Bildiği tek şey; yanmamak için daha fazla yakması gerektiğiymiş.. Bir sabah Güneş'le tanışmış. Ulaşılmazlığı gözlerini kamaştırmış. Dokunmak istemiş. Ama dokunduğunda daha da için için yanacağını bilmiyormuş. Yıllarca beklemiş, vazgeçmemiş en sonunda ulaşmış Güneş'e. Hikaye bu ya işte, ateş elini uzatmış ama o da ne daha da yanmaya başlamış. Bir yandan yanmak isterken diğer yandan daha fazla acı çekmek istemediğinin farkına varmış. Anlamış ki Güneş'ten ona fayda yok. Vazgeçmiş bu birliktelikten. 



   Günler geçip gitmiş. Ateş için için yanmaya devam etmiş. Kendi kendine karar vermiş. Yanmamak, yakmamak; acı vermemek, acı çekmemek için bir daha aşık olmayacak, hiçbir şeye dokunmayacakmış.. Ta ki karşısına onu sarıp sarmalayan, dokunsa da acı vermeyen, içi dışı bir, nerede isterse orada vücut bulacak, kalbi gibi pırıl pırıl akan Su'yla tanışana kadar geçerli kalmış bu kararı.. İşin garip yanı ne kadar dokunsa da Su'yun canı yanmıyor, kendi ateşi de sönmüyormuş.. Ama Ateş anlamış ki yanmayı seviyormuş.. Nasıl olsa Su akar yolunu bulur deyip uzaklaşmaya başlamış. Bir yandan ömür boyu Su'yla yan yana olmak isterken, diğer yandan da uzak kalmak için çaba sarf etmeye başlamış.. Ateş için iki yol varmış; ya ömür boyu yan yana yürüyerek, Su'ya dokunarak hayat bulup yoluna devam edecek, ya da  ömür boyu acı çekip 'keşke' diyerek pişman olacakmış...


   İsterseniz hikayeyi bir de Su'dan dinleyelim.

' Herkesten, her şeyden kaçarken Ateş'e tutundum ben. Herkesi kavuran alevlerini göze alarak sarıldım ona. Bir şekilde yolumu bulurum, devam ederim akmaya. Belki çöllere vururum kendimi, belki denizlere karışırım dalgalarla. Ama seçme şansım olsaydı eğer Ateş'e dokunarak yüreğimi ısıtmayı, gerekirse buhar olup tekrar yağmurlarla yeryüzüne inmeyi isterdim. Eğer olur da bir kere karışırsam başka sulara toparlanmaz kalbimin dağılan parçaları ' demiş ağlaya ağlaya...


   Derken, bu hikaye ne mutlu sonla bitiyor ne de mutsuz bir sonla dostlar. Hikayeyi nasıl bitireceğiniz sizin elinizde her zaman. Engeller aşmak için varken, istesek kalbimizin gücüyle dağları devirecek olan bizler neden kendimize duvarlar örüyoruz ? 

   
   Kalbimiz affetmediklerimizle dolu..


   Kalbimiz hayal kırıklıklarıyla dolu..
    
   Bizim sorularımızın cevabı aslında kendi içimizde. Dönüp bir baksak yüreğimize ve sadece onun sesini dinleme fırsatımız olsa daha farklı gelirdi gökyüzünün rengi gözlerimize... 


  Affedin arkadaşlar; hislerinizi, özlemlerinizi, sevginizi, anılarınızı, gözyaşlarınızı, dualarınızı, sarıldıklarınızı unutmak isteyip unutamadıklarınızı, uykusuz gecelerinizi...

  Affedin arkadaşlar; kendinizi, en çokta kalbinizi AFFEDİN!

  Savaşın arkadaşlar; pişman olacağınızı bilseniz de emekleriniz için, gelmeyeceğini bilseniz de özledikleriniz için...
  
  Savaşın arkadaşlar; yakacağını bilseniz de Ateş'iniz için, en çokta hayallerinizi  yaşamak için SAVAŞIN!


  Utanmayın arkadaşlar; tekrar sarılmak için gün saymaktan, uğruna gözyaşı dökmekten..
  
  Utanmayın arkadaşlar; en çokta sevginizi söylemekten ve göstermekten UTANMAYIN!


  Şimdi Ateş ne yapmalı ? Kalıp savaşmalı mı sevgisi için her şeyi göze alarak yoksa pişman olacağını bile bile kaçmalı mı kalbinden ?

 Ateş kendinden kaçıyor, Su'yun kalbi paramparça. Peki sen kaçan Ateş misin, yoksa Ateş'ten gelen her şeye razı olan Su mu ?

Dipnot; 


Kalp bilinmez sorularla dolu, akıl dipsiz düşünceler kuyusu diyerek huzurlu uykusundan uyandı André. Yavaş adımlarla ilerledi, pencereden dışarıya baktı. Etraf toz bulutuyla kaplıydı. Koca bir şehir yerle bir olmuştu.. Ve gözyaşlarını daha fazla tutamadı...